Günay Asya ülkesi Bangladeş Halk Cumhuriyeti 171.2 Milyon nüfusuyla dünyanın sekizinci büyük devletidir. Halkın %91’i Müslüman ve resmi dini İslam’dır.
Coğrafi olarak Myanmar ile Hindistan arasında Bengal körfezine sıkışmış ülke; siyasi olarak Hindistan, kültürel olarak Pakistan arasında çekişme konusudur. Zira ülke 1971’e kadar Pakistan’ın ‘Hint aşırı‘ “Doğu Pakistan” eyaleti idi. 1971’de özerklik isteyen bölgeyi Hindistan İngilizlerin desteğiyle işgal ederek ‘özgürleştirdi’. Kurulduğunda resmi adı Bangladeş Müslüman Halk Cumhuriyeti idIlıman iklime sahip muson ülkesinde insanlarının boyu kısa, ağaçları ise 100 metreyi aşmaktadır. Çay ve pirincin anavatanı Bangladeş, 2002 yılında plastik poşet kullanımını yasaklayarak dünyada bir ilke imza atmıştır.
Nüfus yoğunluğu açısında dünyanın önde gelen ülkeler arasında yer alır. Toplam 147.570 km kare yüzölçümüne sahip ülkede kilometrekareye 290-770 arasında kişi düşmektedir. Erken kalkanın darbe yaptığı Bangladeş siyasi istikrarsızlığın kol gezdiği bir kara parçasıdır. 1971’de gerçekleştirilen defacto durumun Başbakanı Muciburrahman’ın kızı Şeyh Hasina, 1996-2001 yılları arasında yürüttüğü baba mesleğini, 2009’da tekrar ele alarak bugüne dek getirdi. Demir yumrukla sürdürdüğü 15 yıllık baskıcı rejimini önceki gün 05.08.2024’te ülke geneline yayılan halk ayaklanmasına boyun eğerek sonlandırdı ve ülkeyi babasına hediye eden Hindistan’a sığındı.
Batılı kaynaklara göre Demir leydi Hasina ülkeyi yoksulluktan çıkarttı, büyük bir dönüşüm başlattı, başkent Dakka’da yeni yollar, köprüler, fabrikalar ve hatta metro hattı yaptırdı. Ancak ne var ki bu gelişmelerden sadece kendi partisi Avami Birliği’nden dar bir tabaka istifade edebilmektedir.
Şeyh Hasina iktidarı döneminde; insan hakları ihlalleri, yolsuzluk iddiaları, seçim şaibeleri, işçi grevleri ayyuka çıktı. 2009’da meydana gelen sınır muhafızları isyanında 57’si subay 74 kişi öldü, 152 asker idam, 150’den fazla asker de ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Bengal’in dişi kaplanı demokratik(!) diktatör Hasina’nın halline sebep olan gösteriler 18 Temmuzda başladı ve üç hafta sürdü. Üniversite gençliğinin başı çektiği protestolar, kamuda istihdamın % 30’unu, 1971’deki bağımsızlık savaşına katılanların çocuklarına ayrıldığı sistemin kaldırılması taleplerinden ibaret barışçıl bir eylemlerdi. Muhalefetin desteği, hükümetin umursamaz tavrı ve güvenlik güçlerinin sert müdahalesi olayı ülke çapında bir isyana dönüştürdü.
Olayların fitilini ateşleyen Şeyh Hasina’nın bir basın toplantısında; “Özgürlük savaşçılarının torunları kotaları almazsa, Razakarlar’ın (Pakistan işbirlikçileri) torunları mı kotaları almalı? Benim sorum bu” beyanatı oldu. Zaten sistemini halkı özgürlük yanlısı ya da karşıtı olarak ayrıştırma üzerine kurmuştu.
Şeyh Hasina hükümeti, yaşanan olaylardan 2013’te yasaklanan Bangladeş Cemaat-i İslami ve onun öğrenci kolu olan Bangladeş İslami Çatra Şibir’i sorumlu tuttu. Bu grupları terör örgütler listesine ekledi. Sokaktaki göstericileri terörist olarak gördü ve öyle muamele yapılmasını istedi. Gösterilerde net rakam belli olmamakla beraber çoğu üniversiteli genç en az 350 kişi öldü ve 10 binin üzerinde gözaltı yaşandı.
Yaşananları BBC’ye değerlendiren Asya’da otoriter yönetimler üzerine araştırmalar yapan Oslo Üniversitesi’nden Dr. Mübaşir Hasan, durumu ‘düdüklü tencerenin patlamasına’ benzetiyor. Dr. Hasan açıklamasında; Bangladeş’in Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Rusya’nın bile altında olduğuna dikkat çekiyor.
Göstericiler Başbakanlık Ofisi ve başbakanın evini işgal ettiler, masa ve koltukları dışarı attılar. Hasina’nın babası ülkenin kurucu lideri Muciburrahman’ın heykellerini yıktılar. İktidar partisi Avami Birliğinin başkent Dakka’daki binasını da ateşe verdiler.
Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin Başbakanın istifa ederek yurt dışına kaçmasının ardından duruma el koydu; ordu komutanı General Waker-Uz-Zaman, askeri erkân, Cemaat-i İslami ve muhalefet liderleri ile görüşerek parlamentonun feshedildiğini, en kısa zamanda geçici hükumet kurulacağını, şiddetin sorumlularıyla ilgili soruşmalar açılacağını ilan ve taahhüt etti. İnternet erişim engelini ve sokağa çıkma yasağını kaldırdı.
Yaşanan sivil devrimin ardından tansiyon şimdilik düşmüş görünüyor. Ancak gençler bir oldubittiyle askeri yönetime veya Hasina tarzı sözde demokratik bir sisteme geçit vermeyeceklerini, yeni bir sistem kurmak istediklerini haykırıyorlar.
Olayların cereyan şekli ve neticeleri bana Tahrir meydanında gerçekleşen Arap baharının zirvesi 2011 Mısır devrimini hatırlattı. Orda da yaklaşık üç hafta sürmüş(25 Ocak-11 Şubat); 40 yıllık diktatör Hüsnü Mübarek devrilmiş, ailesiyle beraber yargılanmış, hükümet, meclis, anayasa askıya alınmış, geçiş yönetimi Yüksek Askeri Konsey bırakılmıştı. Mısır’daki 31 yıllık OHAL kaldırılmıştı.
Ülkede, 2011-2012 parlamento seçimleri, Şura Konseyi ve Mısır başkanlık seçimleri yapılmış ve merhum Mursi Cumhurbaşkanı olarak seçilmişti.
Gazze’deki soykırım ve Hamas lideri savaşın kartalı, barışın güvercini İsmail Haniye’nin alçakça bir su-i kastle şehid edilmesi neticesi bir yay gibi gerilen Müslüman toplumlarda Bengal devriminin bir makes bulacağını düşünüyorum.Özellikle halktan kopuk, uluslararası toplantılarda lütfen kınamadan öte tepki veremeyen, fistan giyip caka satan, Yahudi banklarındaki servetleriyle rehin alınan petro-dolar manyağı Arap şeyhleri, ilkbaharlarını ufak sıyrıklarla atlatmış olabilir ama bu son baharları hazana dönebilir.
Batılı başkentlerdeki kampüs eylemleri bunun ipuçlarını taşıyor gibi.
Haa buradan bizim soros fonlu, gökkuşağı ittifakı, gezici tosuncuklar bir hayale kapılmasın, kıyas maal fark. Bengalde devrim; sizin hayaliniz, fonlanmış, halksız, halk cumhuriyetine yapıldı.
Ahmet Gürbüz ( yerelkocaeli.com)
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
YEREL KOCAELİ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.