Tanıyanlar vardır elbet çocukluğum,gençliğim Mehmet Ali Paşada geçmiştir
Seksenli doksanlı yılların paşası.
Ne güzeldi o yıllar.Ağır abileri ile ün salmış,kuralların kanunlardan çok delikanlılık kitabına göre şekillendiği Paşam.
Benim yaşıtlarım bilirler mahalleli olmanın gücünü.Biz insanı sevmeyi Paşamızda öğrendik.Büyüklerimize saygıyı,zayıfı,güçsüzü korumayı.komşunun kardeşten öte olduğunu bu mahallede yaşayarak gördük.
Depremde en çok zarar gören mahalllelerin başında gelir desek yanılmış olmayız.Üstelik verdiği şehitlerin yanısıra,deprem sonrasında yapılan yanlış uygulamalar nedeniyle çokda göç vermiş,mahallenin yapısıda bozulmuştur.Yani herkesin herkesi tanıyıp kardeş bildiği Mehmet Ali Paşa gitmiş,yerine kimsenin kimseyi tanımadığı bir yapıya bırakmış.
Her ne kadar mahallede ikamet etmesemde göbekten bağlıyım dostlar.Baba evim,arkadaşlarım hala oralarda.
Geçen gece yine komşularla hasbiale gittim.Eskiden her evin kapısında oturacak bir yer bulurduk.Hemen elimize bir çay tutuşturulurdu.Şimdi öyle bir imkan neredeyse yok.
Eski Caminin yıkılıp yerine yeni cami yapıldı.Üstelik eskisine oranla hayli büyük.Haliyle bazı kamulaştırmalarda yapıldı camiye alan açmak için..
Komşularımzla sohbet ederken konu yapılan camiyede geldi tabiki.Bu alanda bir çocuk parkı vardı.Çocuklardan çok yakın evlerde oturan yaşlılarımızın sırtını güneşe verip B vitamini depoladığı.Şimdi yok.Olmadığı gibi yaşlılarımızın oturacağı alanlarda düşünülmemiş.
Daha önemlisi cami şadırvan ve tuvaletlerin girişi sokağa verilmiş.Buraya girip çıkanları görmemek için kadınlar gözleri kapalı geçiyormuş adeta.
Bazen suruyeliler.afganlar bu tuvaletlerde banyo yapıyorlarmış.
Yahu gündüz bile evinin son katında perdelerini kapatacak hayası olan insanlara bunu yaşatmak zulum değil mi? Kul hakkı değil mİ?
Camii derneği bunu düşünememiş,Diyanet görmemiş,Belediye umursamamış.İnsanın aklı almıyor.Bu kadar öngörüsüzlük olabilirmi? Kul hakkı dedim de sizlere bir bir anektot anlatıp veda edeyim.
Küçük kasabanın birinde, bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, arazisi üzerine bir meyhane inşa etmeye başlamış.
İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler, ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar.
Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu meyhane için hergün beddua etmekten öteye geçememiş.
İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonuç meyhane yerle bir olmuş.
Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler, ancak meyhane sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddası ile camiye karşı tazminat davası açmış.
Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler. Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler.
Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde hakim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:
“Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum,”.Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var; Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir meyhane sahibi, diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati !”
Sözüm meclisten içeri diyerek hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Sağlıcakla Kalın..
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
YEREL KOCAELİ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.