41,3344$% 0,26
48,6671€% 0,46
56,2603£% 0,26
4.890,18%0,12
8.087,00%0,11
32.249,00%0,10
3.679,64%0,02
11.000,26%6,06
4759485฿%-0.24542
🧾 Kartı Verdik, Hayatı Verdik: Güvenin Cezası 27 Yıl mı Olur?
Üniversite kampüslerinde çay ısmarlayıp güven kazanan dolandırıcılar, gençlerin banka kartlarını alıyor. Şifreleriyle birlikte.
Sonra ne mi oluyor?
Dolandırıcılık başlıyor. Ama cezayı kim alıyor? Kart sahibi. Yani o genç. Yani o güvenen. Yani o mağdur.
Halil İbrahim Sarıaltun gibi binlerce genç,
“Arkadaşımın kartı bozulmuş, ailesi para gönderecekmiş” diyerek kartını veriyor.
Sonra bir sabah jandarma kapıda.
Dosya dosya dava. 27 yıl hapis tehdidi. Oysa ne bir kuruş menfaat, ne bir dolandırıcılık kastı.
Hatta zararları da ailesi karşılamış.
Ama suçlu o. Çünkü para onun hesabına gelmiş.
Çünkü sistem “hesap sahibi sensin” diyor.
Çünkü hukuk bazen gözlüğünü takmayı unutuyor.
🎓 Üniversite Kafelerinde Başlayan Mağduriyet
Bu dolandırıcılık türü artık organize bir yapı. Özellikle üniversite çevresinde konuşlanıyorlar.
Gençlerin güvenini kazanıyor, kartlarını alıyorlar. Sonra sabun paketleme, motor satışı, evde iş vaadi gibi dolandırıcılık senaryolarında bu hesapları kullanıyorlar. Hesap sahibi ise “suç ortağı” ilan ediliyor.
Oysa dolandırıcı belli. İrtibat numarası belli. Para transferi belli.
Ama beraat eden o.
Ceza alan kart sahibi.
⚖️ Hukukta Yeni Bir İçtihat Şart
Bu tür davalarda artık “kast” ve “menfaat” kriteri öne çıkarılmalı.
Sadece hesabına para geldi diye bir genci 27 yıl hapisle cezalandırmak, adalet değil.
Bu gençler dolandırıcılığın değil, güvenin kurbanı.
Hukuk, mağdurla suçluyu ayırt edebilmeli.
Yargıtay’ın bu konuda yeni bir içtihat geliştirmesi, binlerce gencin hayatını kurtarabilir.
👥 Mağdurlar Birleşiyor
İlyas Ataş bİR mağdur..Başka mağdurlar da var.
Sosyal medya grupları kurmuşlar, binlerce kişiye ulaşmışlar.
Hepsi aynı hikaye: “Arkadaşım kartımı istedi, verdim. Sonra hayatım karardı.”
Bu insanlar bilinçli dolandırıcı değil. Ama sistem onları öyle görüyor.
🏛️ Meclis Parmakları: Güvene Ceza, Vicdana Sessizlik Olmasın!
Mecliste yüzlerce vekil var.
Kimisi pazara çıkıyor, markette domatesin fiyatını soruyor, sözüm ona halkın nabzını tutuyor.
Çıkanlara lafımız yok. Halkın arasına karışmak, hele ki bu dönemde, bir maharet ister.
Ama o mahareti kendinde görmeyen sevgili vekillerimize bir fırsat doğdu işte.
Hem de ayağına kadar gelen bir fırsat.
Sorun belli:
Kartını verdiği için ceza alan binlerce genç.
Güvenmiş, dolandırmamış, dolandırılmış.
Ama ceza almış.
Bu gençler Türkiye’nin en milli değeri değil mi?
Yarın ülkeyi yönetecek, bilim üretecek, spor yapacak, sanatla nefes alacak olanlar onlar değil mi?
O zaman haydi sevgili vekiller…
Bari oturduğunuz yerden bu gençler lehine parmak kaldırın.
Meclis kürsüsünde nutuk atmak kolay.
Ama vicdan kürsüsünde susmak, işte o zor.
Bu gençlerin sesi olun. Güvenin cezası değil, çözümü olun.
Yoksa tarih sizi “pazarda domates sordu ama gençlerin feryadına kulak tıkadı” diye yazacak.
Bizden söylemesi.
Sağlıcakla Kalın…
Abdullah Çalık
Bakan Yerlikaya: Babaya Tokat Atan Şüpheli Yakalandı