42,9709$% 0.07
50,5896€% 0.23
57,9819£% 0.17
5.959,84%-0,55
9.897,00%0,35
39.577,00%0,35
4.328,87%-0,28
11.298,81%0,70
3809247฿%0.86304
Son zamanlarda sosyal medyada gördüğümüz ve bu hususta hüzünlendiğimiz bir video üzerinden birkaç kelam etmek istiyorum.
Farz ibadetimiz olan namazın, sosyal medyada bir grup genç tarafından alay konusu yapılması ve bunun bir akım hâline getirilmesi; sözde fenomen olma çabasında olan, kimler tarafından yönlendirildiği bilinmeyen gençlerimizin akıbetini düşündürmektedir. Bu durum, sosyal çürümenin; ahlak ve maneviyat kaybının maalesef ne denli derinleştiğini bizlere bir kez daha hatırlatıyor.
Meseleye suçlayıcı bir dilden ziyade, başta ebeveynler ve eğitimciler olmak üzere hepimizin muhasebe yapması gereken bir açıdan bakmamız gerekir. Zira gençler, kâl dilinden çok hâl diline bakar; yetiştikleri çevrenin çiçeklerini topluma sunarlar. Onların davranışları; sosyal medyadan, çevrelerinden ve ilk eğitmenleri olan ailelerinden aldıkları izlerle şekillenir. Bu noktada rehberlik etme sorumluluğu öncelikle ailelere ve eğitimcilere, nihayetinde ise tüm topluma düşmektedir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrîm, 6)
Bu ilahi mesaj, sorumluluğun ağırlığını ve yönünü bizlere açıkça hatırlatmaktadır.
Bu tür olaylar karşısında öfkeyle değil, sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz. Toplumun aynası olan gençlere, Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadisiyle yaklaşmalıyız:
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”
Namazla alay edilmesi, aslında namazın ruhunun yeterince tanıtılamadığını ve sevdirilemediğini göstermektedir. Oysa Peygamber Efendimiz, gençlere daima sevgi ve muhabbetle yaklaşmış; onlara büyük sorumluluklar vermekten çekinmemiştir. Nitekim:
Medineli Müslümanlara Kur’an’ı ve İslam’ı öğretmek üzere Mus‘ab b. Umeyr’i görevlendirmiş,
Muaz b. Cebel’i elçi, zekât memuru ve kadı olarak Yemen’e göndermiş,
Üsâme b. Zeyd’i genç yaşında ordu komutanlığına getirmiştir.
Bugün bize düşen görev; gençlerimizi küçümsemek, etiketlemek ya da umutsuzluğa sürüklemek değil; onlara doğru örnek olmak, ibadetleri bir baskı unsuru olarak değil, hayatı anlamlandıran bir rahmet kapısı olarak sunabilmektir. Zira kalpler zorlamayla değil, hikmet ve güzel sözle kazanılır.
Unutmamalıyız ki her karanlık tablo, aynı zamanda bir uyanış çağrısıdır. Eğer bizler ahlakı yaşayarak, ibadeti samimiyetle temsil edersek; gençler de bu güzelliği er ya da geç fark edecektir. Çünkü hakikat, kalpten kalbe akan bir nur gibidir; samimiyetle sunulduğunda mutlaka karşılık bulur.
Ayşe Nur İsmail
Meleklerin İsimlendirdiği Gece
1
Vekil Oldu, Halkı Unuttu!
2
Sükût-i Yâr/AYŞE NUR İSMAİL
3
Sağduyunun Zaferi: Terörsüz Türkiye
4
Ölümün Sesi
6
Tevâfuk🌹”Ayşe Nur İsmail.”
8
Bu Gidiş Nereye? Ayşe Nur İsmail